29 Şubat 2016 Pazartesi

2016 Oscar'larında Kim Ne Giydi?

Bu ödül törenlerinin en zevkli kısmı kırmız halı değil mi sizce de?
Birbirinden şık ünlüler kırmızı halıda poz verir, o sıra gerçekleştirilen röportajlarda elbise ayakkabı ve mücevherlerin markaları verilir. Kısa kısa sohbetlerdir ama çok zevklidir.
Hele bir de George Clooney'e rastlarsam benim için tadından yenmez.

Eskiden Oscarları elbette kaçırmazdım. Elbette yani.
Ama şimdi hayatta ona zaman ayıramam :) Tekrarları da dahil, uyurum ya onu izleyeceğime.
Yine de alışkanlık, sabah kalktığım vakitte ödül törenin en heyecanlı ve en önemli ödül kısmına gelmiş oluyor ve izlemiş kadar oluyorum.

Kırmızı halı kısmını da JustJared sitesiyle hallediyorum.
Birkaçından burada bahsetmek istedim. Zaten beğendiklerim çok değil.

Margot Robbie ile açılış yapalım. Bu kiyafeti ona Oscar'ın ALtın kızı lakabının yakıştırılmasına neden oldu.

25 yaşındaki kızımızın kıyafeti Tom Ford.

Whoopi Goldberg ile devam etmek istiyorum. Nicedir görmüyordum kendisini ^.^

Ciddi komik bir kadın bu ya. Ama konumuz o değil, 60 yaşındaki oyuncu omzundaki dövmeyi açıkta bırakan bir elbise tercih etmiş. Elbisenin kollarında bir tuhaflık var gibi ama kilosuna ve yaşına uygun değil mi sizce de?

Jennifer Garner'ın yanında gözlerim hala Ben Affleck'i arıyor!

Siyah tek omzunu dışarıda bırakan bel kısmı ince bir kemer ile kesilen elbsesinin içinde oldukça zarif. Saçını da çok beğendim. 43 yaşındaki oyuncunun elbisesi Versace ^.^

En bayıldıklarıma geldi sıra! Hangisini önce yazsam bilemiyorum. Neyse Sofia Vergara olsun hadi.. Hanımlar beyler!..

Çok beğeniyorum bu kadını, bilenler bilir. bilmeyenler linki tıklayabilir ;)  43 yaşındaki oyuncunun kıyafetini bizim arabesk abiyelere benzettim biraz. Bu kıyafetin en güzel yanı lacivert oluşu. Ve onu taşıyan tabii ki ;)

Ve son olarak Cate Blanchett..

Her ne kadar bu rengi kendisine yakıştıramasam dahi, çok güzel bir elbise değil mi? Al nişanında giy. Ben değil ama siz mesela :P 46 yaşındaki oyuncunun giydiği bu gerçekten bayıldığım elbise Armani Privé.

Töreni izleyenler, kırmızı halıyı gözleyenler oldu mu? Neleri beğendiniz? George Clooney var mıydı? Anlatasanıza biraz :D

28 Şubat 2016 Pazar

Ekranın İlgi Görmeyen Çiftleri

*Blogda konuk yazar günü.
Konuk yazarın diğer konuları için tıklayınız:

Geçen hafta ekranın gözde çiftlerini yazdıktan sonra bu hafta da, uzun zamandır ekranda olan ama ilgi görmeyen,  büyük beklentilerle bir araya getirilen ancak magazine bile haber olmayan dizi çiftleri konumuz. 

1. İlk olarak: O HAYAT BENİM dizisinin Bahar ve Ateş' i (Keremcem ve Ezgi Asaroğlu). 

Dizi üç sezondur ekranda ve entrikanın zirvesinde artık. Ama çiftimiz değil. Bence ikisi de drama oyuncusu değil. Keremcem'e tavsiyem "romantik komedi". Böylece baygın baygın bakmak zorunda kalmaz. 
Ezgi Asaroğlu'na gelince, bence ona en yakışan partner "Mecnun"(Ali Atay).

2. Sırada:ASLA VAZGEÇMEM' in Yiğit ve Nur'u var. (Tolgahan Sayışman ve Amine Gülşe). 

Bu çift için fazla söze gerek yok. Dizi izleniyor, biri çok yakışıklı, biri çok güzel. Tek sorun Amine Gülşe'nin kötü oyunculuğu. 

3. Sırada: İLİŞKİ DURUMU KARIŞIK.  Can ve Ayşegül (Berk Oktay ve Selen Şirince). 

Aslında ben bu ikiliyi seviyorum. Selen Şirince'nin sempatisi ve iyi oyunculuğu partneriyle arasındaki uyumsuzluğun önünde ama genel görüş "bu çocuk bu kıza bakmaz" şeklinde. 

4. Son olarak: MUHTEŞEM YÜZYIL KÖSEM dizisinin I.Ahmed ve Kösem Sultanı (Ekin Koç ve Beren Saat).

Bence buradaki sorun  daha dizi yayınlanmadan  oluşturulan büyük beklenti ve selefi oldukları Hürrem ve Kanunî kıyaslamaları. Ayrıca Ekin Koç'u da çok başarılı buluyorum.

27 Şubat 2016 Cumartesi

Dönem Filmleri: Jane Eyre

Bir gün Dowton Abbey izlemeye çalışıyorum.
Ama çıldırıyorum böyle bulamıyorum aradığım bölümü. Oraya yönlendiriyor görüntüsü kötü, buraya yönlendiriyor alt yazısı yok, biri habire reklam reklam reklam... Parçalayacağım laptopu öyle bir sinir bendeki.
Vazgeçtim tabii diziyi izlemekten. Zaten virüs programım yok, ödüm de koptu bir yandan.

Ama canım da bir şeyler izlemek istiyor. Neyse, dedim, şu film ilk seferde karşıma çıkarsa izleyeyim.
Çıktı.
Jane Eyre.

Jane Eyre bildiğiniz üzere Charlotte Bronte'nin yazmış olduğu bir dünya klasiği.
Kaç kere heves ettim okumaya ama konuyu bildiğimden, türk filmi versiyonunu izlediğimden:), galiba bir de çocuklar için sadeleştirilmiş halleri vardı ya bu klasiklerin yüz sayfa bile olmayan, onu okuduğumdan, hep vazgeçtim.
Ama şimdi filmi izleyince, ya bu kitabı oku Seyhan, dedim.

Film çok güzeldi.
Belki kitabı okumuş olsaydım bunu diyemezdim. Ama çok güzeldi.
Konusunu bilmeyen kimselerin olacağını pek sanmıyorum. O yüzden değinmiyorum konuya. Ama bence önce okuyun. Sonra izleyin. Çünkü zaten izleyince okumak isteyeceksiniz.

25 Şubat 2016 Perşembe

Lady Mary'nin İkinci Düğünü Ve Sade Gelinliği

Downton Abbey bitti biliyorum ama blogumda yankıları sürmeye devam edecek.
Çünkü ben finali ancak yaptım, yoğun duygular içindeyim, unutmaya hazır değilim bu cânım diziyi.

Mary'nin evleneceğini maalesef kendim kaşınıp, rastladığım bir fotoğrafla öğrenmiştim.
Kendi kendime spoiler vermekte üstüme yok:)
Eğer aranızda Downton Abbey izleyip Mary'nin ikinci kez evleneceğini bu yazımla öğrenenler varsa sorry but, inanın tadını kaçırmıyor.

Barışma anından sevdiğim diyalogla başlayıp düğüne doğru yola çıkalım.





Sevgili bileğim sayesinde kolajla uğraşamadım ekran görüntülerini tek tek yüklemek daha kolayıma geldi.
Henry Talbot hanımlar beyler...

Tabii ki Mary'nin karar verene kadar ne kadar zorlandığını hatırlayacaksınız.
Elbette Matthew 'dan helallik isteyip beni gözyaşları içinde bırakacaktı.

Bu sahneden hemen sonra Eski kayınvalidesiyle olan sahnesinde artık Seyhan'ı durdurabilene aşk olsun..
Neyse dönelim gelinliğe.
Mary bu sefer cemiyet düğünü yapmadı ve ikinci evliliği olması nedeniyle bu kıyafeti tercih etti. Açık renk bir döpiyes.
İlk düğünü ve gelinliği nasıldı ki?! diye soranları bu yazıya alalım.

 ~Tarihi an; Mary Edith'ten özür diliyor (ve gelinliğinin yandan görünüşü )~

~ Aile üyeleri~




Bu yazıya Lady Mary zaafı olan Mr. Carson ile veda edelim. Ona olan düşkünlüğünü öyle seviyordum ki..

24 Şubat 2016 Çarşamba

Okuduğum Kitapları Ne Yapıyorum?

Bugün bana sıkça sorulan birçok soruya yanıt vereceğim.

O kadar kitabı ne yapıyorum?
Kitaplığım nasıl?
Gerçekten okuyor muyum?
Kitaplarımı size verir miyim? (Evet, bu da popüler sorular arasında)

Hepsi ve daha fazlası bu videoda arkadaşlar.
Yalnız çok acıklı, uyarmadan edemedim.



İzleyen arkadaşlar gözyaşlarına hakim olamadıklarından bahsettiler ki benim artık alışmış olmam gerekirken ben de zor anlar yaşadım. yer yer sesimin çıkmaması belki de size bir tüyo verebilir.
:(
Youtube kanalımdan videolarımı güncel olarak izleyebilirsiniz.

23 Şubat 2016 Salı

İyi Kız

Bu haftaki kitabımız, Martı yayınlarından çıkan "İyi Kız".
Çok yeni bir kitap. (Aslında ben bu yazıyı yazarken çok daha yeniydi ama yayımlandığında artık biraz zaman geçmiş oluyor, görmezden gelin)

Martı Yayınları bu kitabın kapak alternatiflerini facebook üzerinden oylamaya sunmuştu sanırım. 
Sonunda bu olduğuna sevindim. Diğeri düz kapaktı.
Konusu çok ilginç bu kitabın.
Anlatımı da yine öyle. Birden fazla anlatıcısı var, bir önce bir sonra anlatılıyor ve şimdiki zaman kullanılmış. Genelde biliyorsunuz di'li geçmiş zaman kullanılır. Farklı olmuş ama şimdiki zaman kullanımından mıdır bilmem bana fazla ayrıntı verilmiş gibi geldi. Di'li olsaydı belki öyle gelmezdi diye hissediyorum nedense. 
Konusuna gelince, ortadan kaybolan bir kız ve bulunduğunda kayıpken geçirdiği kısmı ve kendi adını hatırlamıyor, adı Mia olmasına rağmen kendine Chloe diyor.
Neden kaçırıldığı, nasıl kaçırıldığı, nasıl bulunduğu.. bunlar hep sır.. 
Kaçıran kişi, Mia'nın annesi ve Mia'yı arayan dedektif, anlatıcılarımız olarak karşımıza çıkıyor.
Olayları öğrenirken bu karakterleri de tanıyoruz.

Şimdiki zamanlı anlatıma taktım ama onu görmezden gelirsek kitabı çok beğendim.
Hiç beklemediğim bir şekilde bitmesi sonucunda ufak bir şok yaşadım.
WOW!
Günlerce, peki şöyle olsaydı böyle mi olurdu?, gibi alternatif soru ve cevaplarla kendimce çözüm üretmeye çalıştım.
Kitap 464 sayfa. Biraz daha kısa olsaydı tadından yenmezdi!

22 Şubat 2016 Pazartesi

Kıvanç Tatlıtuğ Nasıl Desem.. Evlendi ya la!

Başlığa Kıvanç Tatlıtuğ'u kaybettik yazmayı düşündüm ama mazallah neden bahsettiğimi bilmeyen olur da yüreğine iner diye vazgeçtim :)
Kıvanç yaw.. Vay canına..

Ünlülerimiz birer birer evleniyor.
İyi yapıyorlar tabii. Yuva kursunlar mutlu olsun ama bu Kıvanç ya..

Tabii Kıvanç da mutlu olsun...

Kıvanç Bey -hemen mesafe koyalım artık evli bir adam- iki yıldır birlikte olduğu Başak Hanımla ( Bakın bu resmiyet gerçek hislerim hakkında size az buçuk bilgi verebilir:P ), Paris'te nikah masasına oturdu.

Lacivert bir damatlık giyen Kıvanç Tatlıtuğ'a Başak Dizer, bebe mavisi bir elbise ile eşlik etmiş. Gelinin, düğün olsun nikah olsun, beyaz dışında bir renk tercih etmesini hala yadırgamakla beraber, bu elbise beyaz olsa belki detayları bu kadar gözükmeyecekti, sanki bu tercih daha iyi olmuş, diye düşünmeden edemiyorum.

Başar Dizer'i ilk defa görüyorum dersem inanır mısınız? :)
Haliyle ikisini ilk görüdüğüm fotoğraf, düğün fotoğrafları oluyor. Ben yakıştırdım.
Tabii ki Başak Dizer'in şöyle bir dezavantajı var ki, Kıvanç Tatlıtuğ ya.. Erkek güzeli. Onun yakında kim sönük kalmaz ki?!

Nikah Paris'te kıyıldı ama yaza İstanbul'da düğün söylentilerileri var.
E artık bizi de çağırırlar herhalde kızlar, şimdiden kıyafetlerinizi ayarlayın ;)

21 Şubat 2016 Pazar

Ekranın En Gözde Çiftleri

*Blogda konuk yazar günü.
Diğer yazılar da ilginizi çekebilir.
Tıklayınız: Kezban'nın Tv Köşesi

Bu hafta; dizilerde takip ettiğimiz, birbirine çok yakıştırdığımız, sosyal medyada "like" yağmuruna tuttuğumuz, ekranın en sevilen çiftleri konumuz. 
Malum ödüllerde bile en yakışan çift kategorisi var. Hal böyle olunca bize de seçmek kaldı :)

1. Sırada: KİRALIK AŞK'ın Ömer ve Defne'si( Barış Arduç ve Elçin Sangu) var. 

Ağır abi Ömer'le, sempatik güzel Defne'nin aşkı yayınlandığı ilk günden beri çok ilgi görüyor. 
Ayrıca Barış Arduç'un baklavaları, Elçin Sangu'nun saçı, makyajı da hayranlarının yakın markajında. 

2. POYRAZ KARAYEL'in Poyraz ve Ayşegül'ü. (Burçin Terzioğlu ve İlker Kaleli). 

Doktor Ayşegül'le , Komiser Poyraz'ın aşkı da ekranın en bi' sevilenlerinden.  
Hele ki çift dizideki beraberliklerini gerçek hayata taşıyınca daha da ilgi duyulur oldu. 

3. sırada ise GÜNEŞİN KIZLARI dizisinin Ali ve Selin'i (Tolga Sarıtaş ve Hande Erçel) var. 

İkili dizinin başrolünde olmasalar da, başrol oyuncularından daha çok ilgi görüyorlar. 
Öyle ki sosyal medyada adlarına açılmış onlarca fan sayfası ve galeri var. 
Özellikle gençlerin favorisi. Onlar da dizideki birlikteliklerini gerçek hayata taşıyanlardan. 

4. ve son olarak: KARA SEVDA dizisi Kemal ve Nihan (Burak Özçivit ve Neslihan Atagül). 

Burak Özçivit, Fahriye Evcen'den sonra en yakıştığı partneriyle ekranda bence.

Peki ya sizce?

20 Şubat 2016 Cumartesi

Jennifer Lopez'in NewYork'taki Evi

Şu ünlülerin evleri..
Hep merak etmiyor muyuz?
Bir de Hollywood ünlüsü olunca daha merak konusu.
Mtv'de bir program vardı, eskiden izlerdim, hala var mı bilmiyorum; Cribs.
Adını bile bilmediğiniz ünlü insanların bir evleri vardı ki..

Neyse bugünkü konumuz Jennifer Lopez'in NewYork'ta aldığı çatı katı.

Görselleri de aldığım people.com sitesindeki habere göre bu evi alarak, Chealse Clinton ve Nascar şampiyonu Jeff Gordon'a komşu olmuş ve bu eve sadece 22 milyon $ vermiş ^^



4 yatak odası ve 6.5 banyo (o buçuk nasıl oluyosa artık) ve Jennifer'ın ikizleri için de bolca oynama alanı mevcutmuş efendim bu gördüğünüz fakirhanede. Sadece ikizlere değil, zannederim biz gitsek bizi de rahat rahat ağırlar yani. Biz derken sayımız bile değil o derece ucu açık :)


Aşırı geniş evi, açık renk dekorla ferah ferah bırakmış.
Ama depreme dayanıklı mı merak ediyorum yani? Kiriş yok bir şey yok. Keşke almadan bana danışsaydı.

Kapanış için, yaşlı genç fark etmez her kadının  hayali geniş ferah mutfağı seçtim. Wow!

18 Şubat 2016 Perşembe

The Gravity

Bu filmi beğenmeyeceğime öyle emindim ki..
O yüzden şimdiye kadar izlemedim.
Ama George Clooney'i özlemiştim ve ne kadar kötü olabilir ki, dedim ve öyle izleyiverdim.
Bilim kurgu, uzayda falan geçiyor, eser miktarda George Clooney var amaa.. yani gayet güzel bir film.

Bu filmin dedikoduları ilk çıktığı zamanı hatırlıyorum ben.
Sandra Bullock ile George Clooney bir filmde oynacaktı. Aman Allah'ım bende bir bayram havası.
Romantik Komedilerin aranılan simasıydı Sandra. Ben bir o kadar romantik komedilerin aranılan izleyicisiydim, ne olursa izlerdim, klişe mlişe dinlemez hepsini aşkla seyrederdim.
Ama gel gör ki bu ikisi bir araya geldi ve çeke çeke bilim kurgu çekti.
Yıkılmıştım.
Belki depresyon bile diyebiliriz buna. ya da travma.
Tamam travma güzel travma kalsın.
Yaşadığım travmadan anca kurtulup izledim.

Film uzayda geçiyor dedim. Konusuna da kısaca değineyim, zaten bu sefer istesem de uzun değinemem :)
Uzaydaki görevlerinde beklenmedik bir sıkıntıyla karşılaşan ekipten hayatta kalanların yaşam mücadelisi anlatılıyor. 91 dk. ve bir an bile sıkılmadım.
Yalnız uyarı kapalı alan fobisi olanlar, nefes darlığı çekenler izlerken sıkıntı hissedebilir.

Timaş Yayın Grubundan Gelen Hediyelerim!

Kaçınız Youtube kanalıma abone değilsiniz?
Yoo soruyorum, bir şey yapmıyacağım hadi söyleyin.
Kaçınız hiç videomu izlemedi?

Yorumlarınızı bekliyorum.

Gelelim videoya.
Videoda her şey anlattım olayın nasıl geliştiğini ve hediyeleri.
İzleyin diye bakın buraya da bırakıyorum.



Youtube kanalıma abone olanlar zaten izledi. Kimisi beğendi kimisi yorum yaptı. Bunca yılın hatırı var siz de geçip gitmeyin bence..
:)
Burada videolarım Hd kalitede izlenebilir vaziyette, bazen otomatik olarak düşük kalitede açıyor youtube, hani olur ya benden kaynaklı sanırsınız diye yazmak istedim :)

16 Şubat 2016 Salı

Mahsun Kırmızıgül Evlenmiş!

Flaş bir haberle karşınızdayım :)
Aslında bu hafta yayımlanacak yazılarımı hazırlmıştım.
Ancak bu flaş haber sayesinde ufak bir kayma meydana gelecek.

Ne yapsaydım yani, bu haberi mi bekletseydim?
Eminim bir çoğunuzun Mahsun Kırmızıgül umrunda bile değil.
Eminim evlendiğinden haberiniz dahi yok.
Ama duyunca şaşırmadınız mı?
Merak edip, bi' bakalım, demediniz mi?
Efendim?, duyamıyorum :)

Mahsun Kırmızıgül ve artık sevgili Eşi Ece Binay Los Angeles'ta 30 kişinin katıldığı bir davetle dünya evine girmişler.
Madem ben o 30 kişinin arasında olmayacaktım, o zaman hiç kimse katılmasaydı da, siz Los Angeles yerine Las Vegas'a gidip orada evlenseydiniz, daha güzel olmaz mıydı Mahsuncum?

Hepi topu bir filmini izlemiş, en popülerken bile şarkılarını dinlememiş bir insan olarak bu trip atma hakkını nerede ve nasıl görüyorum kendimde?! Bilemiyorum.
Bu özgüvenim bazen beni bile şaşırtıyor, başıma bir iş açmasa bari.

Geline dönelim zira biliyorum Mahsun Kırmızıgül'le ilgilenmiyorsunuz.

Ay ben pek beğendim gelini.
28 yaşında bir avukat kendisi. Mahsun Kırmızgül'ün yaşı da 47 bu arada.
Çift basından saklamış fotoğrafları ama basına düşen bir iki fotoğrafı magazin basını bir başarı olarak kaydetmiş, kaçamadılar falan yazmışlar, bence çok zavallıca. İstemeselerdi bence bunlar bile düşmezdi.
Bravo valla, böyle tercih etmişler, iyi de korumuşlar bence.
Tabii yakın gelecekte reklam için görüntüler servis edilirse, bilemiyorum.. Hiç şık durmaz.
Ne yapalım, gençlere mutluluklar dileyelim mi?

15 Şubat 2016 Pazartesi

Siyah Kar

Arkadya Kitap'tan geçtiğimiz ay çıkan Siyah Kar isimli kitap sayesinde Juliette Sobanet ile tanıştım.
Instagram'da paylaştığım zaman kendisini etiketledim ve bir baktım beni takibe almış ^.^
Sanırım birçok Türk kullanıcıyı takip ediyor.
Çok sevimli değil mi?
[Instagram demişken: The_Syhn]

Kitabın ismi dilimize Siyah Kar olarak çevrilmiş ancak orijinal adı, Midnight Train To Paris , pek alakası yok değil mi?
Neden Siyah Kar tercih edilmiş bilmiyorum, ben olsam bunu tercih etmezdim.

Öncelikle kitabın fantastik yönü olduğundan bahsetmekte yarar var.
Ben bilmiyordum açıkçası, arka kapak yazısını okumazsan bilmezsin tabii, diyebilirsiniz ama bence arka kapak yazısından da anlaşılmıyor.
Aşk ve zaman kavramı işleniyordu kitabın tanıtımlarında, ben de böyle iki ayrı zamanın anlatıldığı romanlardan sandım. Bir de dram bekliyordum. Çok ağlayacağım herhalde diyordum. Ancak enerjik, fantastik, kıpır kıpır bir roman çıktı karşıma. Hoşça vakit geçirmek için iyi bir kitap. Sayfa sayısı da ideal. Çabucak bitiyor.

Kitabı bitirdiğim sıralarda pek benlik olmadığını düşündüm.
Ancak daha sonra yanlış zamanda okuduğum yanlış bir kitap olduğuna karar verdim ve serinin diğer kitaplarını daha çok seveceğimi düşündüm. Çünkü hazırlıklı olacağım. Dram diye elime alıp ay neler oluyor burada, diye şaşırmayacağım en azından ;)


14 Şubat 2016 Pazar

Gündüz Kuşağının "In" Ve "Out"ları

*Blogda konuk yazar günü.
konuk yazarın diğer yazıları da ilginizi çekebilir.
Onun için sizi Kezban'ın TV Köşesine alalım.

Gündüz kuşağı denince akla ilk gelen program "Müge Anlı ile Tatlı Sert". 

Müge Anlı yıllardır ekranda ve rakipsiz. Öyle ki bir çok büyük bütçeli diziden bile daha çok reytingi. 
Çok sadık bir izleyicisi var. Yıllar içinde bir çok benzeri yapıldı ama kimse onun kadar başarılı olamadı. Program aslında kayıp vatandaşlarımızı bularak ciddi bir hizmet veriyor.  
İnsanlarda böyle düşünüyor olmalı ki, Polis ve Jandarma'dan sonra başvurulması zorunlu bir birim haline geldi.  
Evet Müge Anlı gündüz kuşağının uzun yıllardır IN⬆lerinden

Aynı saatlerde, bir masa etrafında toplanıp o günün magazin olaylarının konuşulduğu dedikodu programları var.

Kanaltürk'deki 2.Sayfa (Gerçi Kanal D'ye transfer olmuşlar ama) bunların en kıdemlisi, benzerleri TV8 de ve Beyaz TV'de. İki sene önce çok popülerlerdi ama bu sene OUT ⬇

Günün ilerleyen saatlerinde her kanalda bir evlilik programı. Kimi locada talibini bekliyor, kimi girdiği evde koca avında. 
Bu programlara çıkanlar da bir garip, yapımcılar özellikle seçiyor olmalı, özgüven tavan çünkü. Çoğunu internette caps malzemesi olarak görebilirsiniz. Bu programların kompedanı da Esra Erol tabii ki. 

Ama her kanalda bir örneği mevcut, mesala  Fox'da Zuhal Topal (keşke oyunculuk yapsa), sürekli skandallarla internete düşüyor bugünlerde. Bir de Kanal D'nin Kısmetse Olur'u var. Eve giren çıkan belli değil. Eskiden bu saatlerde yemek programı olurdu. Emine Beder'ler, Ayşe Tüter'ler. Şimdi sadece Nursel'in Mutfağı var Show TV'de. 
Yani kısacası Evlenme programları IN ⬆
Yemek programları OUT⬇.

13 Şubat 2016 Cumartesi

Maia Chocolate


Maia Chocolate, instagramda fotoğraflarını görünce vurulup, ay buraya gitmeliyim gitmeliyim dediğim bir mekan.
Bir de Çengelköy'de olunca benim için işten bile değildi gitmek.

Ama gidince.. Gidince, keşke Çengeköy'de olmasaydı böylece gitmezdim, dedim.

Mekanın dekor harika bir kere. Profesyonel yardım alınmış belli. 
Küçükten biraz büyük bir mekan :) - çok büyük değil demek istedim burada-

Biz, yine instagramda sunumuna vurulduğumuz, Rapunzel sipariş ettik.
Rapunzel hindistan cevizi içinde servis edilen soğuk çikolata.
Soğuk çikolata, dedim ama bildiğin nesquik yani. Hem de hindistan cevizinin aldığı miktar bir çay bardağı kadar.
Şok oldum.

Birincisi servisi yapan Rapunzeli anlatırken hindistan cevizi içinde geldiğinden aroması çok hoş oluyor, falan demişti. Katiyen katılmıyorum evde yapacağınız nesquikten hiçbir farkı yok!
İkincisi mekan hafta sonu gittiğimiz için olabilir tıklım tıklımdı. Müzik son sesti. Arkadaşımın sesini zor duyuyordum, zor kaçtık!
Üçüncüsü, hepi topu içtiğim nesquikin bir çay bardağı kadar olduğunu söylemiştim. Peki o nesquike 16 tl verdiğimi söylemiş miydim?
Yuh Artık! dediğinizi duyar gibiyim.

Bence de yuh!

Bir arkadaşım servisin vasat olduğunu söylemişti oysa bana, ama ben o instagramın büyülü dünyasının göz boyayan fotoğraflarına ve övgülerine kandım.

İnsanın amacı sırf para kırmak olunca ve ehli olmadığı şeylere el atınca, böyle dışı güzel içi boş işlerle karşılaşmak çok normal aslında. 
Maalesef ruhun yok Maia Chocolate. Aksini söyleyen bir şeyden anlamıyordur.

11 Şubat 2016 Perşembe

Biten Kozmetik Ürünlerim

Ay hep böyle bir post yapmak istemişimdir.
Ama arada sırada kozmetik eşyası krem falan alsam da düzenli kullanmadığımdan bitmez.
Atılmaz da mesela, öyle birkaç sene durduktan sonra bozulmuştur bu, denilerek atılır.

Ama artık yaş.. yaş kemale erdi.
Yaşlılık belirtileri kendini gösteriyor.
O yüzden biraz daha düzenli kullanmaya başladım ürünleri.

Yine de tabii itiraf edeyim hepsi bir anda bitmedi. Bitenleri beklettim bu fotoğrafı çekmek için :)

Evet bazılarının bir ayda kullandığı belki de daha az sürede tükettiği miktarda ürün var burada.

Güneş kreminden başlıyalım. En düzenli ve en uzun süredir kullandığım ürün güneş kremi. Açık tenliyim biraz, çabuk lekeleniyor cildim, mecburen dikkat ediyorum. Her yaz değiştiriyorum ben genelde ama şimdi fark ettim ki iki yazdır Avené kullanıyorum. Üstelik memnun da değilim Avené'den. Yüzü çok beyazlatıyor, ölü gibi duruyorum bu bir, ikincisi de çok terletiyor. Gerçi belki yazdandır :) Sonuçta kremsiz çıkmadığım için belki kremden değildir yüzümün terlemesi :)
Şimdi yeni bir güneş kremi aldım, ama daha kullanmadım. Kışın da belki güneşli günlerde kullanırım, dedim ama kullanmayacağım. D vitamini seviyem yerlerde, bari kışın güneşinden faydalanayım diye kendimce tedavi yöntemi buldum :)

Vichy Aqua Termal öyle aman aman bayılmadığım ama hiç de kötü olmayan bir nemlendirici. Vichy'e güveniyorum nedense. -Hülya güvendiği için olabilir :) -
Gerçi ne yapmasını bekliyorum nemlendiriciydi alt tarafı. Bitince tekrar almadım. Gece kremini almayı düşünüyorum bu sefer de.
La Roche-Posay'e gelince bundan çok memnun kaldım. Benim cildimde pek sivilce çıkmaz ama çıkanların lekesi de aylarca geçmez. Bu krem nemlendirirken o tip lekeleri de onarıyor. Ama çok kuru ciltler için. Yoğun bir krem yağlı bir cilt sürerse daha beter edebilir gibime geliyor. Bitince tekrar aldığım ve muhtemelen bitince tekrar alacağım bir ürün. Nemlendirici niyetine Vichy ile dönüşümlü kullanıyordum. Şimdi bu ürünü gündüz kullanıyorum gece de kuzenimden arakladığım Esteé Lauder gece kremi var onu kullanıyorum. Gül gibi geçiniyoruz.

Kuru saçlarım için Fahriye Evcen'in reklamlarında oynadığı Loreal yağını seçtim.
Memnun kalmışım ki bitmiş, kuzenim geçen gün beğenip beğenmediğimi sordu sonra benim yanıtımı beklemeden böyle dedi. Oysa fark edebileceğim bir güzellik katmamıştı bana göre. Ben bu ürünü kullanınca otomatikman Fahriye'ye benzeyeceğimi sanmıştım. :P
Yine de zor zamanlarda hani böyle yıkama sonrası kuruttuğunuzda, kupkuru sağlıksız görüntüye karşı ya da taramaya korkulan karışmış hallerde bir umut, bir cesaret olduğu doğru. Çok abartıp beklentiye girmezseniz iyi denilebilir.

Eyeliner daha doğrusu diplinerım uzun zaman önce maksadını aştı. Bitmişti ama gözün üstüne olmasa da altına kalem gibi sürülüyordu. Hani kirpik diplerine ;)
Bu diplinerlarında ucu sert oluyor eyeliner sürmek isteyip de ben gibi süremeyenlere kuzenim bunu öneriyor. Ben de geçen indirimde görünce aldım tekrar. Yüz yılda bir sürüyorum neden Loréal alayım, dedim tekrar Alix Avien aldım. 12.90'a düşmüştü 14.90'dan dayanamadım :)))))

Rimelim ise..
Yaw benim kirpiklere ne yapsak boş. Uzatıyor tamam ama kıvrılmıyor ki kirpiklerim.
Dimdik ileri bakıyor. Tıpkı sahibi gibi eğilip, bükülmek, kıvrılmak bilmez.
Aa aferin bak, olaya böyle bakınca kirpiklerimi sevdim. Evet kıvrılmıyoruz ne var?!
Hayatımda aldığım ilk ve tek rimel olması bakımından önem taşır..
Dedim ya yaşlılık diye.
Yoksa ben şimdi yirmisine basmadan makyaj yapanlardan değilim. Fondötenler, aydınlatıcılar, kapatıcılar bir yana ne BB kremim ne de artık bir rimelim var. Ama eyelinerım var :)

Ve yine de böyle bir yazı hazırladım.
Ama zevk aldım bu yazıdan. Diğer yazılarıma kıyasla oldukça uzun, değil mi?

Makyaj değil de kremlenmeyi falan, arada unutsam da, seviyorum, sanki sürer sürmez gençleşiyorum, öyle bir hava geliyor :)
Önerilerinize açığım bu arada.
Bana sürer sürmez gençleştiren ürünlerden bahsedin ^.^