29 Eylül 2015 Salı

Darmadağınık

Hanımlar beyler,
Drew Evans bu kez ortalığı dağıtıyor.

Good Reads'te en iyi çıkış yapan Karmakarışık kitabının devamı olan Darmadağınık'ta anlatıcı Kate.
Açıkçası Karmakarışık'ın bir devamı olduğunu bilmiyordum. (Artık Darmadağınık'ın da devamı olduğunu biliyorum ama.)
Ve  Karmakarışık'ta olaylar bağlandığı için devam kitabında ne anlatıldığını merak ettim. Yoksa aynı olaylar bu sefer de Kate'in ağzından mı anlatılacaktı?
Hayır!
Şunu da belirtmek isterim ki başlangıçta bu farklı gözden anlatılma olayı çok hoş bir fikir gibi geldiyse ve o tarz kitaplar okuyup beğendiysem de artık bu fikir bunu ilk çıkaranı taklitten başka bir şey gibi gelmiyor.
Peki Darmadağınık'ta  ne anlatılıyor?!

Aradan iki yıl geçmiş Drew ve Kate'in mutlu ilişkileri devam etmektedir.
Ancak bir yanlış anlaşılma neticesinde etraf darmaduman oluyor. Sinir oldum her şeyi bilip anlatamamak çok korkunç bir durum :)
Şimdi olayı anlatmıyorum, spoiler olmasın ancak Kate gibi güçlü bir kadının Drew aşkına şaşırdım. O noktada Kate, ben güçlü bir kadın değilim, dedi, sadece güçlü rolü yapıyorum.
Bu tip kusurlar karakterleri daha gerçekçi kılıyor.

Emma Chase'in dili çok akıcı, birkaç günde okunacak bir yetişkin romanı.
Devam kitabında neler olacak, bakalım ;)

27 Eylül 2015 Pazar

Leonardo DiCaprio'nun Bisiklet Stili

Geçtiğimiz günlerde NewYork sokaklarında arkadaşı Jonah ile bisiklet turunda görüntülenen 40 yaşındaki Leonarda DiCaprio çok hoş görünüyordu.
Dedim ki bir pazar günü blogu şenlendirebilir.

Fotoğraflar JustJared.
Poşette ne var acaba?:)

26 Eylül 2015 Cumartesi

Ünlülere Atılan Aşağılık Tweetler

Jimmy Kimmel Show'da yapılan bir bölüm var.
Ünlüler hakkında atılmış acımasız tweetler, bahsi geçen ünlü tarafından okunuyor ve cevap veriliyor.
Mesela biri, Halle Berry'nin göğüsleri dengesiz(?), demiş, orantısız yani.
Halle Berry çıkıp tweeti okuyor ve cevap veriyor: Gerçek oldukları zaman öyle oluyorlar!
Bana sorarsanız kapak gibi kapak :)

İçlerinde George Clooney'in de bulunduğu bölümün videosunu izledim, size de izletmek istedim.

Çok şekerler. Çok havalılar.
Zaman zaman ünlüler hakkında atıp tutan biri olarak kendime ders çıkardım.
Bundan böyle eleştirilerimi ictinab ederek yazacağım.

25 Eylül 2015 Cuma

Siz Hiç Vezir Parmağı Yediniz mi?

Hiç Vezir Parmağı tatlısı yemediyseniz gerçekten üzgünüm.
Üzgünüm, daha önce yazmadığım için.
Bayram gelmese, bayramda denemek istemeyeceğinizi düşünsem daha da yazmazdım belki.
Yaz başından beri aklımda tarifi vermek ama yaz geldi geçti hala tarif vereceğim size.
Anlaşıldığı üzere çok sevdiğim bir tatlı.
Bir tepsiyi bir başıma yerim ^.^
Bir tepsiyi tek başıma yiyebildiğime göre -ki tamam bunu denemedim ama- ve şerbetli olmasına rağmen, hafif bir tatlı.

Bayrama ya da değil, muhakkak deneyiniz hanımlar.
Tarife gelince:

1 yumurta                                                                      
1 çay bardağı sıvı yağ                                                              
1 çay bardağı yoğurt
1 paket kabartma tozu
1,25 sb irmik
2 sb bardağı kadar (burası biraz göz kararı ama) un
(Yukarıdakilerin hepsi hamurun malzemesi, bir miktar irmik de parmakları bulamak için gerekli.)

Yumuşak bir hamur elde ediyoruz.
Parmak şekli verip irmiğe buladıktan sonra tepsiye diziyoruz.
180 derece pişiriyoruz.
Tepsi fırından çıkınca, sıcakken, soğuk şerbeti döküyoruz.

Ancak şerbeti farklı bu tatlının, ki hafifliği ordan kaynaklanıyor olabilir:
2.5 sb şeker ve 2 sb su karıştırılarak eritilir. Ocakta değil!!! Dikkat ocakta değil! (Belki bir dakika ocakta karıştırabilirsiniz, şeker çabuk erisin diye ama daha fazla değil.)

Şerbeti tepsiye döktükten sonra üzerine tepsi kapatıyoruz bir müddet.

Benim yediğim vezir parmağı tıpkı yaptığım gibi ince uzundu
O yüzden ben de böyle yaptım{aynı kendi parmaklarım gibi((: }
Tabii bu şekil verme kısmı biraz zaman alıyor, annem, bırak biraz kalın olsun, dediyse de yılmadım böyle yaptım ve yemesi inanılmaz keyifliydi.
Ancak internette gördüklerim daha muntazam olmakla beraber daha kalın, hatta şekerpareye yaklaşıyor görüntüsü :)
Siz bilirsiniz yani herkesin sarma sarışı farklı olduğu gibi vezir parmağı da farklı olabilir :)

Afiyet olsun.

Not: Görsellerimin iç açmadığının farkındayım, son kalan vezir parmaklarıyla alelacele cep telefonuyla çektim, sırf tarifi vereyim de deneyin diye.
Bu geçerli bir mazeret olabilir bence^.^

21 Eylül 2015 Pazartesi

Şeftali Kokan Bir Yaz

Ah bu kitap...
Bir kitap ancak bu kadar güzel olabilir.

Hani bir mim vardı ben kitap olsaydım diye..
Böyle bir kitap bile hayal edememiştim yoksa böyle  bir kitap olmak isterdim.
Novella Dinamik'ten çıkan bu arkadaşlık öyküsü ciltli basılmış. Ciltli kitaplar zaten harika, kitap kurtları bayılır.
Sayfa kenarları fuşya renkte!
Adamı öldürür.
Bir de mis kokmaz mı?!
İnanmıyor musunuz?
Kargo paketini açınca mest oldum. Bir kitabın dış görünüşüne aşık olunsaydı, aşık olmuştum ^.^

Jodi Lynn Anderson imzalı bu kitapta birbirinden çok farklı 3 kızın öyküsü yollarının kesişip arkadaş oluşlarını anlatılıyor.
Başta bunlar beceremeyecek arkadaş olmayı, diye düşündüm o kadar farklılardı ki. Hikayenin içine girip Birdie'ye yardım etmek istedim. Kitap bittikten sonra bir ara kızlara telefon etmek istedim. O garip bir duyguydu ki sanki onlara şeftali toplarken yardım etmiştim, sanki onlarla arkadaş olmuştum ve özlüyordum onları. Bunu fark edince ben de çok şaşırdım.
Serinin devam kitapları bir an önce çıkmalı!
Benim hasretime bir son verilmeli.
Dahası onun kapağı nasıl olacak deli gibi merak ediyorum ^.^


Sadece, bu kitapta biraz çeviri sıkıntısı mı vardı yoksa yazarla ilk tanışmam olduğu için adapte mi olamadım bilmiyorum, yavaş ilerledi. İlk başlarda isimleri aklımda tutmakta zorlandım sonradan açıldım.
Bütün bunlara rağmen çok sevdim.
Ve çok özledim şimdiden kızları ^.^

20 Eylül 2015 Pazar

Beni Buraya Götür Diyeceğiniz "Nevmekan"

Fırsat bulsam da size gidin/gitmeyin mekanlarını önersem.
Ama çok fazla bilgisayar başında oturamıyorum, bileğim çok rahatsız.

Ancak burayı anlatmam lazım, zira bayıldım!

Tatlış arkadaşım önce bana fotoğraflarını attı buranın, tam senlik, diyerek.
Gözlerimden kalpler fışkırdı. Burası İstanbul'da mı? dedim.
İstanbul'da hem de cânım Üsküdar'da. Dahası Bağlarbaşında!
Bağlarbaşı demek Seyhan'a yürüme mesafesinde demek.
Seyhan artık buradan çıkmaz demek.
Gider çay içer, kitap okur, hatta ders çalışır, çok da mutlu olur demek!
Burası Avrupa'da olsa dönecek yorumları tahmin edebiliyorum:
Adamlar yapmış abi!
E onlar yılda bilmem kaç kitap okuyor bizde öyle mi? falan filan..
Bense burası Avrupa'da olsa çok imrenirdim, sadece onu diyebilirim.

Konum itibariyle zannederim yolunuzu düşürebileceğiniz bir yer değil ama ulaşımı kolay.
Fiyatlar makul.

Tek eksisi ilgisizlikten ölebilirsiniz.
İlk başta kimse ilgilenmeyince self servis sandım. Yanımızdan geçen garsona sordum, hayır biz getiriyoruz, dedi gitti. Ne menü bıraktı, ne de bir şey ister miyiz? diye sordu.
Hesabı öderken bizim gibi yakınan başkalarına şahitlik ettim. Ne adisyon bıraktılar, ne ilgilendiler yazık böyle yapmayın, dediler.

Üsküdar Belediyesine bu kadar güzel, bu kadar nezih bir yer açtıkları için şükranlarımı sunuyorum.
Ancak lütfen bu işi yapmak isteyen kimselere versinler. Veresiye veren mal sahibi gibi davranılmasın gidenlere, onun bunun torpillisini sokup adamı soğutmasınlar.

Yoksa on numara beş yıldızlık bir mekan, Nevmekan.

Instagramda çok soran oldu, yolu tarif edeyim.
Nevmekan'a nasıl giderim?
Asya kıtasındakiler zaten Bağlarbaşı'na nasıl gideceğini bilir. Bağlarbaşı Kültür Merkezi yanı.
Avrupa yakasından gelecekler ise Üsküdar'dan Bağlarbaşı'na giden otobüs veya minibüslere binerek Kültür Merkezi durağında inecekler. Kültür Merkezini kimse sorsanız gösterir, birazcık yürüme mesafesi var.
Taksim'den gelişim daha kolay derseniz; 129T Bağlarbaşı'ndan geçmiyor ama 110 Kadıköy-Taksim otobüsleri Bağlarbaşı'ndan geçiyor. İneceğiniz durak Kültür Merkezi değil Bağlarbaşı durağı oluyor sadece.

Instagram demişken, beni instagramda The_Syhn adıyla takip edebilirsiniz ^.^

17 Eylül 2015 Perşembe

Kabaklı Semizotu Salatası

Yazın sık sık yapıp yeyip/yedirdiğim bu salatadan semizotu vakti geçmeden bahsetmeliyim.
Havalar soğudu artık yoğurtlu içimizi ferahlatacak salatalara ihtiyacımız kalmadı, diye düşünebilirsiniz.
Ancak.. birincisi ben havaların böyle serin sürmeyeceğini biliyorum bir yerde pastırma yazı başlayacak ;)
İkincisi ise, semizotu diyorum a dostlar!
Balıktan sonra en çok omega 3 bulanan yiyecek!
Beynimiz için çok gerekli!
Dolayısıyla aslında evimizden eksik etmemeliyiz.

Bir demet semizotu aldık.
Bıçak sürmeden elimizle  çıt çıt çıt ayıkladık, yıkadık, lalettayin doğradık.
Bıçak vurmamak önemli, zira bıçak vurduktan sonra bitkiler besin değerlerini kaybetmeye başlıyor.
Ha bu arada salatalar için tahta bıçağınız, evet yanlış duymadınız tahta bıçağınız varsa ne âlâ, kullanabilirsiniz.

Semizotunu genişçe bir kaba aldık.
Baş rolümüz olan bir adet kabağı rendeleyip semizotunun olduğu kaba koyduk. 
Boyutuna göre bir ya da iki salatalığı küp küp doğradık salatamıza ekledik.
Evde kırmızı paprika biber varsa küp küp doğranıp konabilir yoksa gerek yok.

Gelelim sosuna.
(Tercihen süzme) yoğurt, bir iki kaşık mayonez, bir tatlı kaşığı sirke("umutsepetim"de görmüştüm sirke konulduğunu), (arzuya göre) bir tutam kırmızı pul biber, bir dişcik (dövülmüş) sarımsak ve tabii ki tuz.
Sosla semizotunu bir güzel karıştırıyorsunuz.
Afiyetle yiyorsunuz.
Evet kabak çiğ.
Evet çok yakışıyor.
Evet çok seveceksiniz.

Daha yeyip beğenmeyene rastlamadım!
Afiyet olsun ^^

14 Eylül 2015 Pazartesi

Bıraktığın Yerde Bekler Mi Aşk?

Bu kitap için çekiliş düzenlemiştim hatırlarsanız.
Kitaptan bahsede bahsede beni bir merak aldı.
Ben de okumak istedim.
Hele yazarın Dawson's Creek hayranı olduğunu öğrenmemle neredeyse kendi düzenlediğim çekilişe katılarak kitaba sahip olacaktım.

Ancak sağolsunlar Nemesis ailesi çekişe fesat karıştırmama fırsat vermedi. Hediye gönderdiler. ^^
Ben de uslu bir kız olup kitabı bir çırpıda okudum.

Kitabın konusu için burayı, yazar hakkında bilgi için burayı tıklamanız yeterli.
Benim hislerim için okumaya devam ediyoruz.

Kitap beklediğim gibi hoş romantik komedi film tadında ilerledi. Hiçbir yeri yoktu ki beni sıksın, rahatsız etsin. Güzelce keyifle okudum.

Bu tarz kitapları sevenlere, tatildekilere, okulda sıkıcı şeyler okumaya başlamadan evvel hoş bir roman okumak isteyenlere, tatilden döndükleri için ağır şeylere odaklanamayanlara mesela, öneririm efendim.

13 Eylül 2015 Pazar

Galaksi Rehberimiz Gülhan Şen'in Gelinliği

Gülhan Şen geçen hafta evlendiğini instagram hesabından duyurdu.
Ben de dedim  ki, ben de bizimkiler de (ki bu siz oluyorsunuz) bu konuyu severiz, yazalım.
Bilmeyenlere duyuralım.
Görmeyenlere gösterelim.

Gülhan Şen'in instagram hesabında kullandığı görsel bu.

Kabarık bir gelinlik tercih etmemesine rağmen oldukça kokoş, değil mi?
Aslında pelerinsiz oldukça sade balık formunda bir gelinlik. Ancak pelerinle tam tarzını yansıtan bir gelinlik çıkıyor ortaya. Saçındaki çiçekler sonra...
Sadece en yakınlarının katıldığı bir tören için çok uygun. Çok yakıştırdım.
Hem Gülhan böyle  güldükten sonra ne giydiğinin ne önemi var ki?!

Ünlü yönetmen Alper Mestçi ile hayatlarını birleştiren Gülhan Şen'e mutluluklar dileyerek, sözü her zamanki gibi size bırakıyorum ^^

11 Eylül 2015 Cuma

Kore'de Engin Akyürek Rüzgarı

Sosyal medyanın en sıkıcı köşesi twitter bence.
Kritik zamanlarda ilk twitter ile ilişkimi kesiyorum. Ancak birçok şeyden de yine twitter sayesinde haberdar oluyorum.
Engin Akyürek'in Seoul Drama Ödülleri'nde "En İyi Aktör" ödülünü almasını twitterdan duyduğum gibi.

Engin Akyürek kaliteli bir insan olmasının yanı sıra çok iyi bir oyuncu.
Kendisinin hayranları arasında bulunmasam da gururlanıp, mutlu oldum.

2004 yılında düzenlenen Türkiye'nin Yıldızları adlı yarışmada Beren Saat ile birinci olan Engin Akyürek'in dizileri yurt dışında da izleniyor. Hatırı sayılır bir yabancı hayran kitlesine sahip.
Beren Saat deseniz yine öyle.
Hal böyle olunca, insan neden durmadan şarkıcı yarışmaları yapıldığını merak ediyor. Neticede o şarkıcı yarışmalarından çıkanlar da, ya oyunculuk yapıyor ya da unutuluyor.
Bunu hep merak ettiğim gibi dillendirmek de istemiştim.
Bu vesileyle buna da değinmiş olayım.



Engin Akyürek bana çok soğuk kanlı ve tutuk geldi bu videoyu izlediğim zaman.
Arada Engin'e hayran hayran bakıp "Wow" diyen kadın oyuncunun yakalanması ise pek keyiflendiriyor beni.
Bu törene birçoğunuzun tanıyıp takip ettiği Tukyu da katılmış, haberleri ondan aldım.
Engin Akyürek'e bakanın bir daha dönüp baktığını ve çok beyefendi olduğundan bahsetti, ödüller sırasında twitterdan.

Bir yanım acaba terör olaylarına hiç değinmese miydi? diyor. Çünkü oradakiler ne biliyor ki ülkemiz hakkında. Diğer yanım hiçbir şey olmuyormuş ya da umurunda değilmiş gibi davranmasının doğru olmayacağını biliyor.

Siz ne düşünüyorsunuz?
Gerçekten gurur verici, değil mi?

10 Eylül 2015 Perşembe

Kraliyet Kitap Kulübü İkinci Buluşma

Ben bu hızla yazarsam kitap kulübü yazılarımı hep bayat olarak sunarım size.
Beni mazur görünüz özellikle kitap yorumu gönderenler.

Nagihan'dan başlayacağım.
Nagihan benim önerimle 'Kıyaya Vuran Deniz Kabukları' okumuş beğenmiş. 2 günde okuduğunu söylediğinde çok şaşırdım çünkü kitap 600 sayfa. Hızlı bir okur yani. En çok Richard'a kızmış, bense neredeyse bir tek Richard'a kızmamıştım.
Daha sonra Nagihan bana, benim tavsiyemle okuduğu diğer kitapları gönderdiğinde blogda ilk yolladığı yorumu göremediğini de söylemekten çekinmedi.
:)
Bakalım affettirecek miyim kendimi?

1. Kitabımızı yukarıda yorumladık. Hala okumayanlarınız varsa benim yazımın linki de birkaç satır yukarıda mevcut.
2. Kitap Sarah Jio'nun pek sevdiğim, çok sevdiğim, Arkadya yayınlarından çıkan  Elveda Haziran isimli kitabı.
Nagihan benim sayemde tanışmış Sarah Jio ile, okuduğu ilk Sarah Jio kitabıymış ve çok beğenmiş. Ben tabii mest. Elveda Haziran benim de Sarah Jio kitapları arasında favorim oldu yine de Nagihan'a diğer kitaplarını önerdim, eminim bir anne olarak Böğürtlen Kışından ziyadesiyle etkilenecektir.
3. Kitapta Nagihan'la görüş ayrılığına düştük. 
Sevginin Büyüsü beni sarıp sarmalamıştı ama Nagihan, kötü bir kitap olmadığını ancak kendisine uygun olmadığını, yazmıştı.

Siz de bana benim tavsiyemle okuduğunuz kitapların yorumlarını bir fotoğraf ile mail üzerinden (seyhanc@gmail.com)yollayabilir ya da Instagram'da #theroyalbookclub etiketiyle ulaştırarak bu kitap kulübünün asilzade bir üyesi olabilirsiniz.

Instagram demişken, Instagram'daki paylaşımlardan da bir göz atalım:

Nuunusu'nun yaptığı yorum da ortada. Başka bir şey yazmama gerek yok herhalde :)
Benim Öksüzler Treni yorumuma ise linki tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Eskaymak ise The Royal Book Club'ın kıdemli üyelerinden.. Tavsiyemle okuduğu 'Tatlı Sır' yazısına bu linkten ulaşabilirsiniz. Benim Tatlı Sır yazım ise bu linkte.

Arayı açmadan diğer gönderilen kitapları da pek yakında yazmak niyetindeyim. Ama hani geç yazarsam da kızmayın, kimseyi atlamak niyetinde değilim, bol bol okuyalım, paylaşalım. 
Kitap yorumlarınızı bekliyorum ^.^

7 Eylül 2015 Pazartesi

Jane Ve Lisbon'un Düğünü

Sanırım finalleri düğünle yapmak, izleyiciyi etkilemek adına mantıklı.
Düğün zaten başlı başına duygusal bir şey.
7 sezon süren The Mentalist de sezon finalini düğün ile yaptı.
Sezon finali düğüne rağmen bol aksiyonluydu.
Aksiyona rağmen çok duygusaldı.
Çok severek izlediğim dizimi çok severek noktaladım.
Yıllardır aşklarına tanık olduğum iki arkadaşım evlenmiş gibi mutluyum şimdi.

Lisbon'un gelinlik alış-verişinden bahsetmiştim.
Aslında kimseyi davet etmek gibi bir niyetleri yoktu sadece ikisi ve nikah memuru olacaktı. Planları buydu ama Lisbon'un kardeşleri, nasıl yani, deyince, iyi bari aileden birkaç kişi olabilir, dediler.
Ve işte ipin ucu orada koptu. Nasıl tanıdık geliyor mu? :))

Abbot evini teklif etti "sade" düğün için, ve lisbon birden kaç kişinin geleceğini bilmediği orman temalı bir organizasyonun içinde buldu kendini.


Ben dekora bayıldım ama Lisbon benle aynı görüşte değildi :)
Neyse zaten bu düğünden kaçtılar.
Nereye gittiler? Lisbon'un düğün için karavanda hazırlanacağı, minik kulübelerine ^.^




Gelinliği de görmüş olduk böylece.
Ama ben size ne dedim, aksiyonumuz eksik olmadı!

Gelinin elindeki tabancaya dikkat! :)

Sonrası onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine...

Senin sevincini yerimmmm Patrickkk!!!!


Eski dostlarla selfie keyfi ^.^ Bu kareye bayıldım tabii!! Diziden ayrılan Rigsby ve Van Pelt son bölümde gelmeselerdi çok arardım onları ^.^


Ve davetliler vur patlasın çal oynasın eğlenirken, birileri onları huzurla izliyordu:



Yaaaa canlarımmmm ^.^
Ama size baştan dedim, iki çok yakın arkadaşım evlenmiş gibi hissediyorummm..

Canım arkadaşlarıma, bir ömür boyu mutluluklar. Siz de maşallah deyin :)

6 Eylül 2015 Pazar

Kaderin Rengi

Arkadya Yayınları yokken ne yapıyormuşuz acaba?
O kadar benlik ki kitapları, düşünmeden edemiyorum.
Beni hayal kırıklığına uğratan çok az kitabı oldu
Bu kitap ise harikaydı!

Cennetin Rengi'ni çok sevmiştim. Seri olduğunu bilmiyordum. Kaderinin Rengi'nin reklamlarını görünce mest oldum hemen, dedim, hemen okumalıyım!
Bu gidişle yazar E.V. Mitchell'in sıkı bir hayranı olacağım.

Seri dedim ama önceki kitapla alakası yoktu. Sonraki kitaplarda bir bağlantı olur mu, sonra kaç kitap var, bilmiyorum ancak şunu söyleyebilirim ki Cennetin Rengi'nden bağımsız olarak okunabilir.
Yalnız ben buna müsaade etmem arkadaşlar, edemem. Çünkü Cennetin Rengi gibi güzel bir kitaptan mahrum kalmanızı istemem.

Yazarın dili şaşırtmıyor, önceki kitabındaki gibi akıcı, lafı dolandırmadan direkt anlatıyor. Ancak bir yerden sonra anlatıcı değişiyor, ilk kitapta böyle bir şey yoktu mesela. 3 anlatıcılı bir roman.

Kitap çok sürprizli, hiçbir sürprizi bozmak istemediğimden konusuna hiç değinmesem, diyorum.
İlk kitaptan hoşlananlar bu kitabı da beğenecekler.
İlk kitapta ağlayanlar merak ediyor, yine ağlayacak mıyız? diye.
Bu sefer ağlamayacaksınız.. yani en azından ilk kitaptaki kadar :)

Kitapla ilgili ilginç bir anım var. Kitaba sarılasım geldi. Sonra dedim ki, yaw ilk kitapta da böyle olmuştum ben! Kozmik bir andı, yoksa her kitabımı öpüyor kokluyor sanmayın beni. Bazıları beni afallatıyor işte böyle, sizinle paylaşmak istedim :)
Okuyalım, okutalım.

4 Eylül 2015 Cuma

Oreo Hakkındaki Gerçekler!

Bana aylar önce gelen Oreo paketini instagramda paylaşmadan evvel Oreo hakkında böyle hikayeler döndüğünü bilmiyordum.
Ciddi endişelendim çünkü dikkat ederim huzursuz olurum.
Paketin şirinliğini görüyorsunuz, değil mi?^.^

İddiaya göre Oreo bağımlılık yapıyormuş.

Oreo'yu savunacak değilim, Oreo manyaklarına ifrit* oluyorum ve Negro'yu tercih ederim, bunu da belirteyim.
Yalnız ben bağımlılık yaptığına inanmıyorum. Bu minik paketlerin içinde 4 tane var ve ben -ki bi paket çikolata açtım mı mesela bitmeden uyuyamam- ikisini yeyip ikisini bırakabiliyordum.

Bu bağımlılık yapma hikayesini de şuna bağladım:
Oreo manyaklarına.
"Ayy Oreo!! Oreosuz asla!! Ekmekten vazgeçerim Oreo'dan geçmem!!" diyerek görgüsüzlüğün dibine vuran, her Oreo anını paylaşanlar ve onlar paylaştıkça "demek matah bir şey ben de yemeliyim", diyenler.

Sosyal paylaşım sitelerinin hayatımıza getirdiği en büyük kötülük budur bence: Bireysellik yok oluyor!
Bir şey sosyal medyada; güzel!, ye!, gör!, git!, diye dayatılıyorsa karşı çıkmanız imkansızlaşıyor.
Birçok konuda gaza gelip deneyen ve benim gibi hayal kırıklığı yaşayan çoktur diye düşünüyorum.

Konuya dönersek; ambalajlı hiçbir şeyden farklı olarak ekstra bağımlılık yaptığını sanmıyorum. Bilip bilmeden konuşup, bağımlılık yapıyor, diyen ve kendini gıda mühendisi/helal dedektifi ilan edip de benim gözümde itibarı zedelenmiş kişilerden olmamak adına susuyorum.

Keşke böyle ürün gönderildiğinde bir açıklamayla beraber bu tip şeyler açıklığa kavuşturulsa, içeriğinden bahsedilse. Alkol/domuzdan elde edilmiş katkı maddesi gibi hassas olduğumuz konular özellikle belirtilse.
Ütopik değil mi? Ürününe güvenen neden yapmasın?

*Not: İfrit demişken, şu "Oreo'nun modası geçti ben bin yıldır yiyorum siz sonradan görmesiniz!" havasında olan insanlar ise über tiksinçler.

Arası yok mu kardeşim?!

3 Eylül 2015 Perşembe

Çatalla Yenen Dondurma

Ben o kadar dondurma severim ki, "dondurmakolik" bile olabilirim.
Favorilerim illa ki var ama her çeşit dondurmayı seve seve yerim. Hatta bir yerde dondurma siparişi verirken daha önce ne yemediysem onu isterim.

Sonra boğazım da hiç acımaz/ağrımaz benim.
Upss. Yalan değil ama eksik bilgi oldu düzelteyim.
Yani ben boğazım ağrımıyor sanıyordum. Yaz kış dondurma yiyorum ve bir şey olmuyor sanıyordum. Ama bende boğaz kuruluğu vardı. Sabahları ağzımı zor açıyordum. Gece yanımda muhakkak su bulunduruyordum. Bunun dışında namaza kalktığım zaman dondurma yediğim ve boğazıma iyi geldiğini düşündüğüm zamanlar da oldu. Çivi çivi sökerdi neticede.

Hayatımda ilk defa doktora bana ilaç versin de boğazım düzelsin diye gittim.
Hayatımda ilk defa doktor ilaç yerine tavsiye verdi. Aşırı soğuk ve sıcak tüketmememi salık verdi. Bundan önce hayatında "ılık" diye bir şey olmayan birinin şaşkınlığını tahayyül edebiliyor musunuz?

Ben dondurma yemeyi ramazan ayından evvel kestim. Çünkü boğaz kuruluğu bir yudum suyla geçebilir ama siz o bir yudum suyu içemeyince bütün gününüz işkenceye dönebilir. İrademe sağlık güzel bir ramazan geçirdim.

Derken sahalara döndüm.
Ancak her markayı kesinlikle yemiyorum artık. Ve hiçbir markanın renkli, özellikle de pembe kırmızı renkli dondurmalarını yemiyorum. Evet malum böcek "Cochineal"dan ötürü.

Bu sayede Ülker'in kesme dondurmasını keşfettim.


Şu an favorim bu! keçi sütünden yapıldığı yazıyor üstünde ne kadar doğru bilmiyorum ama ciddi süt tadı var ve harika! Annemle babam ilk yediklerinde "bu hangi dondurma?" diye sordular. Ailecek favorimiz.
Hazır dondurma bile olsa diğer dondurmaların arasından sıyrılıyor.

Bu da evimize giren diğer çeşitleri.
Kahramanmaraş'ta üretilmiştir yazıyor ;)
Ancak hala favorim sadece sadesi.

Geçen gün de karton pakettekinden aldım. Tadı aynı ancak ambalajı hiç kullanışlı değil. Bunu da belirtmesem çatlardım.
Bol dondurmalı günler ^^

1 Eylül 2015 Salı

Küçük Hırsız

Bir Wattpad mucizesi daha.
Mucizesi diyorum çünkü yazarı daha 16 yaşında.
Mucizesi diyorum çünkü Martı Yayınlarından çıktı.
Martı Yayınları daha evvel Türk yazarlarla çalıştı mı bilmiyorum? Çalıştıysa da ben okumadım. İşte bu açıdan da dikkatimi cezbediyor.

Bir kitabı okurken genellikle sonraki okuyacağım kitap bellidir. Elim bu kitap yerine okuyacağım kitaba giderken bir de bakmışım Küçük Hırsız'ı almışım, hatta okumaya başlamışım.

Annesi ölmüş babası tarafından terk edilmiş Azra babaannesiyle yaşamaktadır. Hem okul hem de iş bir arada gitmediğinden okulu da bırakmış ancak yine de masraflarla başa çıkamayınca, hırsızlık yapmaya başlamıştır. Ancak sadece, çaldığı miktarın onlar için bir şey ifade etmeyecek zengin züppelerden çalar.
Ekin ise Azra'nın zengin züppe diye adlandırdığı, Azra'nın hayatını değiştirmek üzere olan son kurbanıdır.

Su gibi akan eğlenceli, daha çok ergenlere yönelik bir kitap.
Biraz yaz dizileri gibi. Zenginlik ütopik, iyilik masalsı, yine de zevkle okunacak bir kitap.
Bir çırpıda okudum ben. Canımın sıkkın olduğu dönemde daha da sıkmaya ne hacetti? İyi ki o kitaba değil de buna başladım, dedim sıkça:)

Yazar Sena Yavuz'u canı gönülden tebrik ediyorum.
Başarısı kıskanılmayacak gibi değil.